Pages

bilgi paylaşım ve yayım hattı:
iphone, ipad, ios, cydia, apple, android, ics, installous, gezi, driver, linux, oyun

29 Mayıs 2007 Salı

Bir gezi günlüğü (istanbul-Ankara-Beypazari-Kibriscik-Bolu)

Geçtiğimiz hafta sonu bayağıdır planladığımız geziyi yapma şansını bulduk. Gezimiz İstanbuldan başlayıp Ankara - Beypazarı - Karagöl (Kıbrıscık) - Kıbrıscık (merkez) - Bolu ve tekrar İstanbul güzergahından oluşuyordu.


Aslen gezi sitesi olmadığımızdan geziyle alakalı kısımları olabildiğince ağzınızın suyunu akıtmayacak şekilde anlatmaya çalışacağım. Öncelikle internet üzerinden ve bilgilerimiz dahilinde yaptığımız Teorik geziyi anlatmaya çalışacağım, arkasından pratik (gezi) olarak neler gördük onlardan resimli bir gösteri şeklinde sizlerle paylaşacağım.

1) Teori (internet):

Ankara:

Gezi öncesi internetin marifetlerini konuşturmaya çalıştık. Ne de olsa hiç bilmediğimiz yerler sayılırdı gezeceğimiz yerler.
Hava durumunu öğrenmeden yola çıkılmaz diyerek o güne ait raporlar için meteorolojiden bilgi aldık. Ankara üzerinde gezilebilecek yerleri kimseye muhtaç olmadan bulabilmek için vikipedya ve ek$i sözlükten destek aldık.

Vikipedyada ankarada görülebilecek yerler için;
http://tr.wikipedia.org/wiki/Ankara#Tarihi_Turistik_Yerler

Ekşi sözlükten ise;
http://www.eksisozluk.com/show.asp?t=ankara+da+gidilesi+yerler
http://www.eksisozluk.com/show.asp?t=sehir+disindan+misafirlere+ankara+yi+gezdirmek

gibi başlıkları inceledik. Bunların ışığında şöyle bir gezi planı çıkarttık. Sabah kargalar kahvaltı etmeden yola çıkış, saat 10 civarında Ankara'ya varış. Anıtkabir gezisi, öğlen saatlerinde Ankara kalesine gidiş, tarihi konaklardan Zenger Paşa konağında öğlen yemeği, öğleden sonra boş vakit (alış-veriş isteğe göre müze gezimi) arkasından son olarak Atakule Döner Restaurantta akşam yemeği.

Burada görebileceğiniz gibi gittiğimiz yerlerin neredeyse hepsinin birer sitesi mevcut. Fakat üzücü bir şekilde Anıtkabir'e özel bir site mevcut değil! Bu yüzden oradaki gezi planımızı yan sitelerden yapmak zorunda kaldık (gerçi o sitelerdeki bilgilerde hep eksik).

Akşam Ankarada kalabilmek için bir otele ihtiyacımız vardı. Bu yüzden internetten otel rezervasyonlarıyla ilgili siteleri gezdik. Bunların içinde fiyat bilgisi ve müşteri yorumlarıyla gezinet.net gerçekten açık ara öne çıktı. Buradan kesemize göre bir otel seçtik (Otel Akya - Karanfil sokak) arkasından gezinet.net tarafından telefonla aranılarak teyit alındı ve rezervasyonumuz yapılmış oldu. Bu sayede bu defteri kapattık.

Beypazarı:

Bir sonraki adım için Beypazarına gidiş, konaklama ve yemek yerlerine bakmamız gerekti. Bu konuda bize en çok yardımcı olan site Beypazarı belediyesine ait site oldu. Vikipedya ve Ek$i sözlükte maalesef bu konuda çok yüzeysel bilgiler mevcuttu. Gezi sayfalarında da pek bir şey yoktu. Hiç ümidimiz olmadığı halde Belediye'nin sayfalarında çok güzel bilgilere ulaşmak gerçekten içimize su serpti.

Gayet dolu bir içeriğe sahip ve çoğu konuda size referans olabilecek durumda bir site gerçekten Beypazarı Belediyesinin sitesi. Buradan konaklarla ilgili sayfalara girdik. Tatilimizin Beypazarı bölümü Resmi tatillerden birisine denk geldiğinde çoğu tarihi konakta yer bulmakta güçlük çektik. Bu yüzden son tercihlerimizden birisi olan Cevizlibağ Konaklarını tercih ettik (Sonradan öğreneceğimiz üzere aslen burası tam manasıyla bir konak değil).

Her neyse yemek mevzusunda yine Beypazarı belediyesinden yardım aldık. Nasıl olsa Konakta kalıyoruz diyerek bu defa daha farklı bir yerde öğlen yemeği yiyelim dedik. Tarihi Taş Mektepte kendimize web sayfalarından yer ayırttırdık.

Buradaki planımızda şekillenmiş oldu. Ankaradaki bir gecelik konaklamamız sonrası öğlen saatlerinde Beypazarı yollarına koyuluş. Öğleden sonra Beypazarına varış. Gece konaklayacağımız Cevizlibağ konaklarına eşyaların bırakımı ve arkasından Tarihi Taş mektepte öğlen yemeği. Yemek sonrası serbest gezi ve alışveriş. Serbest gezi ve alışveriş sonrası Seyir tepesine çıkış (gerçekten tavsiye olunur).

Bu sayede bu defteri de kapatmış olduk.

Kıbrıscık - Karagöl:



Kendi memleketimiz olduğundan bu yer hakkında çok fazla bir sıkıntı yaşamadık ama gördüklerimiz karşısında maalesef büyük hayal kırıklıklarına gark ettik. Beypazarı sonrası önce 30 km uzağındaki aslen Kıbrıscık'a ait olan Karagöl'e gidip orada güzel resimler çekilip arkasından Kıbrıscık merkeze geçmekti planımız. Kıbrıscık merkezde çok fazla görülecek yer olmadığından burada fazla oyalanmadan Bolu yoluna koyulmak şeklinde bir yol haritası çizdik kendimize. Haydi artık yola koyulalım!

---

2) Pratik (gezi):
Teoriden genelde çok fazla sapma yapmadık aslen. Fakat arada nahoş sürprizler de çıkmadı değil.

Ankara:

Sabah 05:30 sularında uyandığımızda Meteoroloji den aldığımız hava durumu tahminlerinin bizi nasıl ters köşeye yatırabileceğini gördük. Çünkü normalde kapalı ama yağmursuz görünen hava sağanak şekilde yağmur vaziyetindeydi. Böyle olunca ilk başta geziyi iptal etme düşüncesi belirmiş olsa da benim büyük ısrarlarım neticesinde geziyi öyle ya da böyle yapma kararı aldık. Normalde saat 6 gibi yola çıkmayı planladığımız halde 06:30 da ancak yola çıkabilmiştik. Sabah daha trafik başlamadığından İstanbuldan çıkışımız gayet kolay oldu.
Uyku yönünden biraz sıkıntı çekmenin üstüne bir de yağmur eklenince ilk başlarda biraz zorlansak da sonradan havanın bize merhamet edip yağmuru önümüze serpmemesi sonucu rahatladık. Saat 10:30 sularında Ankaraya ulaşmıştık bile.

Yağmur bizimle birlikte hemen arkamızdan gelmekte gecikmedi. Trafik levhaları sayesinde Anıtkabir'i bulmakta zorlanmadık. Zaten googlemap üzerinden de bir miktar harita desteği almıştık (etkisi yadsınamaz). Anıtkabirin girişi ve içerdeki park alanları gerçekten güzel ve düzenliydi. Anıtkabir etrafında bulunan park alanlarına aramıcızı park ettikten sonra Anıtkabri gezmeye başladık. İlk önce kabristanı gezip arkasından birkaç araç görüp çıkacağımızı sanıyorduk. Fakat internette çoğu yerde belirtilmediğinden neredeyse muazzam bir geziyi kaçıracakmıştık. Anıtkabrin eskiden sadece Atatürk'e ait kıyafetlerin sergilendiği kısım yapılan düzenlemelerle gerçek manada bir müze ve gezi alanına dönüşmüştü. Gerçekten sevinçle karışık bir duygu seli yaşadık bunları görünce. Daha önce Anıtkabir'e gitmiş olsanız bile yakın zamanda değildiyse bu tekrar gitmenizi ve bu şahane geziyi görmenizi öneririm.

Buradaki gezimiz bittikten sonra Ankara kalesine doğru yola çıktık. Bu esnada bize en büyük handikapı yollar çıkarttı. İleride de bol bol anacağım üzere Ankaradaki levhalar çok küçük ve sadece yol ayrımlarında bulunmakta (İstanbuldaki levhalar gerçekten can kurtarıcıymış bunu da öğrenmiş olduk). Bu sebepten ötürü etrafa bol bol danışmak zorunda kaldık. Tüm uğraşımızın sonucunda döne döne daracık sokaklardan çıktığımız Ankara kalesi güzel bir seyir sundu bize. İçeride (4ytl gibi bir ücretle) park yerine park ettik aracımızı. Arkasından daha evvel rezervasyon yaptırdığımız Zenger Paşa Konağına geçtik. Buraya özel olarak söylencesi olan Pideden yedikten sonra (Pideyi kesen eleman pideden daha eğlenceliydi) Ankara kalesinin tepesine çıktık. Maalesef Ankara içinde hep aynı sorunla karşılaştığımız gibi burada da levha sıkıntısı çektik. Kalenin içinde yaşayan ailelerin (evet kale içinde yaşayan insanlar var) çocukları bu konuda yardımcı oldular (6 dilde gezdirebilen bir çocuk bile vardı :)) Arkasından kalenin tepesine çıkmayı başardık. İşte Ankara ayaklarımızın altındaydı...

Kale gezimizi bu şekilde sonlandırdıktan sonra aracımızı Kızılay civarlarında bir yerdeki park alanına çektik (park alanları konusunda belediyeye ait bir yer bulabilmek mümkün değildi, İstanbuldaki değnekçilerin Ankara versiyonlarına da güvenemediğimizden Kocatepeye çektik biz). Daha sonra alışveriş yapabilmek için Tunalı (Tunalı Hilmi Caddesi) 'ya çıktık. Burada fena olmayan alışveriş mağazaları mevcut Bakırköy-Nişantaşı kırması denilebilir aslen. Oturmak için güzel kafeler vardı ki alışveriş mağazalarından daha çok ilgiye mahzar oldular. Arkasından kuğu parkta bir miktar kafamızı dinlerken ayaklarımızı da dinlendirdik. Güzel kuğuların yüzüşlerini, güvercinlerin uçuşlarını izledik. Neden bu kuğulu parkın yıkılmak istendiğini anlayamadan sonraki istikametimize doğru yola çıkmıştık.

Buradaki gezimizi akşam üzeri bitirdikten sonra Atakuleye doğru yola çıktık. Atakuleye ulaşana değin aradaki yol yapım çalışmaları ve benzeri durumlardan yolumuzu zor bulduk (yine bu güzargahı haritadan incelemiş olmamıza rağmen! Levhasızlık burada da başımıza bela oldu).

Atakulenin park alanı tadilatta olduğundan yaklaşık 1 saat kuyrukta beklemek durumunda kaldık. Bu sebepten Atakule içini gezme planımızı suya bastırıp aceledik. Hava kararmaya yüz tutmuşken Dönen Restaurant'da rezervasyonlu yerimize oturmuştuk (rezervasyonsuz gitmek rus ruleti yapmak gibi bir şey olur tavsiye etmiyoruz). Gerçekten güzel bir manzaraya sahip olan bu restaurantta yemekler de güzeldi. "Fiyat/Manzara+Lezzet= Güzel" diye bir denklem oluşturulabilir.

Akşam saatlerinde Ankarayı tüm açılarından görebilmek çok güzel. Size tavsiyem akşam hava kararma saatlerine rezervasyonunuzu yaptırmanız yönünde olacaktır (Not: Rezervasyonu site üzerinden yaptırabiliyorsunuz, akabinde çalışma saatleri içinde sizi telefonla arıyorlar ve teyit alıyorlar).

Daha sonra otelimize doğru yola çıktık. Karanfil sokak araç trafiğine kapalı olduğundan (sağolsun sözlük ve vikipedya) aracımızı nereye çekeceğimizi daha evvelden otelle görüşmüştük. Otelin yakınlarına geldiğimizde oteli arayarak bir elemanlarını bizim aracımızı çekmek için gönderdiler. Akabinde otele 5 dklık bir mesafeden yürüdük (Bavullarla Ankara'nın göbeğinde yürümek pek eğlenceli değildi itiraf edeyim).

Konaklayacağımız otel olan Akya otel gayet güzeldi, çalışanların da ilgisi takdire şayandı. Odalar gayet temiz ve havadardı. Bir duş alıp yataklarımıza yattık. Sabah çok yorgun olduğumuzdan 09:30 sularında ancak uyanabilmiştik. Otelde kahvaltımızı yaptıktan sonra Kızılayda ufak bir tur attık. Akabinde Beypazarı yolları taşlı diyerek yola çıktık. Fakat yolda bir levha sorunu daha yaşadık. Ankara il sınırları içinde yaşanan bu levha sorunlarına gerçekten bir çözüm bulunsa hoş olur. Ufak ve sadece yol ayrımlarında olan bu levhalar yol göstermekten çok uzaklar.
Bir ilçe olan Beypazarına ayrılan yolu gösteren levha sadece 10 cm genişliğinde olmamalı değil mi? Fakat öyle... Bu yüzden yolda ayrımlarda en sağa yanaşmanız sizin yararınıza olabilir.

Beypazarı:



Plana sadık bir şekilde tüm Ankara'nın levhalarına rağmen Beypazarına ulaştık. Öncelikle orada birkaç özel mevzuyla alakalı yerleri soruşturmak zorunda kaldık akabinde konaklayacağımız yer olan Cevizlibağ dinlenme tesislerine yola çıktık. Aslen gayet güzel bir ortamı olsa da maalesef konak olarak lanse edilen şeylerin birer ağaçtan kulube olduğunu görünce biraz moralimiz bozuldu. Fakat konfor olarak fena görünmeyince ve artık sorun yaşamak istemediğimizden yerimizden şikayetçi olmadık.
Eşyalarımızı konağımıza! bıraktıktan sonra şehir merkezine doğru yol aldık. Şehir merkezinde belediyeye ait Katlı? otoparka aracımızı (akşama kadar dursa da 1 ytl) park ettik.
Şehir merkezinin güzelliği ve turistik yapısı nedeniyle şaşkına döndük desek yeridir. Gerçekten belediyenin gayretleriyle çok hoş bir turizm cenneti yaratılmış. Yerel halk tarafından satılan yiyecek, elişleri ve diğer şeyler hep ilgiye mahzar olabilecek şeylerdi. Beypazarının sembollerinden olan Gümüş işlemeciliği nedeniyle bu dükkanlara da bol bol uğradık Taş mektebe ulaşıncaya değin. Tam Taş Mektep karşısında bulunan gümüşçüdeki çeşitleri görmeden bir şey almamanızı da öneririz.

Tarihi Taş Mektep aslen bir konağın ve terasının bileşimi. Gayet hoş bir yerde mevkilenen bu mekan yemekleriyle de gönlümüzde taht kurdu. Özellikle Höşmelim (bu Beypazarındaki adı, Kıbrsıcıkta bunun adı Höşmenim olup biraz tat olarak farklıdır -fakat maalesef kıbrıscık da bu lezzeti tatma şansınız yok-) bizleri gerçekten büyüledi.

Buradaki güzel yemeğin sonrasında Beypazarının tam ortasındaki dağın tepesine yürüyerek (tracking yaparak) yaklaşık 30 dakikada çıktık. Konakların arasından çıkılan bu tepeden neredeyse tüm beypazarı görülebilmekte. Fakat tepede güzel bir restoran olmaması büyük bir handikaptı (Evet, oraya çıkıncaya kadar acıktık). Çay ocağından bozma yerde birer çay içmeyi düşünsek de pek içaçıcı görünmediğinden bu fikrimizden vazgeçtik. Resim çekilip aşağıya inmeyi tercih ettik (en önde bulunan patikadan inmek gayet eğlenceli ve öğretici).

Daha sonra biraz daha alışveriş çılgınlığına tutulup konağımıza geri döndük. Akşama kadar biraz dinlendikten sonra konağımızda yemeğimizi yedik. Fena olmasa da yemekler öğlen ki Tarihi taş mektebi anmadan duramadık.

Yorgunluktan yemek sonrası hemen yataklarımıza dönmek durumunda kaldık. Sabah vakti dinlenmiş bir şekilde İnözü vadisinde bulunan konağımızdaki yumuşak yataklarımızda uyandık. Bir duş alıp hemen yola koyulmaya karar verdik. Zira Beypazarında başka gezilecek yer de kalmamıştı.

Karagöl - Kıbrıscık - Bolu:



Beypazarında kaldığımız yer zaten Kıbrıscık yolu üzerinde olduğundan yol aramak zorunda kalmadık. Yol fena olmasa da çalışmalar bittiğinde çok daha iyi bir ulaşım yoluna sahip olunabilecek gibi görünüyor. Şimdilik sadece asfaltı fena olmayan 2 şeritli çift yönlü bir yol mevcut.
Yaklaşık 45 dakikalık bir yolculuk sonucunda Karagöle varmıştık. Devamlı öve öve bitiremediğim bu göle ulaşıp gölün son halini görmek gerçekten içimi burktu. Tamamen suları çekilmiş ve sazlıklarla kaplanmıştı göl...
İçimiz burkuk bir şekilde birkaç resim çekilip hemen oradan kaçarcasına uzaklaştık.

Yol boyunca çok güzel Kıbrıscık köylerinden geçtik. Buradaki köyler gerçekten ilgiye değerdi. Durumumuzun pek hoş olmaması neticesinde memleketimizin köylerinde pek duraksamadık. Zira küçük yerlerde böyle gezmek pek hoş karşılanmıyordu (Profilimdeki resimden görüntülenebilir :))

Sonuç olarak köylerden ve muhteşem derelerden geçtikten sonra Kıbrıscık'a ulaştık. Burada yaşamış olduğum evin önünde birkaç resim çekilip hoş sürprizlerle karşılaştıktan sonra tekrar yola koyulduk. Derin vadiler ve derelerin arasından terkedilmiş yerlere doğru yol aldık. Yol boyunca zamanında çok güzel olan birçok şeyin tahrip edildiğini veya terkedildiğini görmek gerçekten beni çok üzdü. Özellikle yol boyunca bizleri serin tutması gereken çeşmelerin hepsi ilgisizlik ve bakımsızlıktan çalışmıyordu. Çalışanlar ise pislik deryası içinde olduğundan asıl amaçlarından gayet uzaktaydılar.

Güzel şeyler de yok değildi. Kar zamanını yakalayamamış olsak da papatya zamanını yakalamıştık. Şırıl şırıl akan derelerin kenarların yetişen papatyaların içinde koşturup çocukluğumuza dönmekten geri durmadık. Yol boyunca defalarca durup onlarca resim çekildik.

Yine yol boyunca bizlere eşlik eden bonsailerin (ekşi sözlük, vikipedya, wikipedia) büyümüş de gelmiş halleri görülmeye değerdi. Yol o bölümlerde pek hoş olmadığından ve darlığından güzel bir örnek sunamayacağım fakat bir fikir verecek şekilde birkaç resim yerleştiriyorum.

Boluyu daha evvelden defalarca gezdiğimiz ve doğal güzelliklerine hayran kaldığımız için orayı tekrar gezmedik. Sadece bir kaç özel durumla ilgili olarak bazı yerlere uğramamız gerekti.

Beypazarında günlük güleşlik olan hava Boludan yola çıkmak üzere hazırlanmaya başladığımız anda, üzülmüş olsa gerek, tekrar kapanıp göğü yere indirmeye başladı. Boludan İstanbula değin silecekler tam gaz çalışarak 4 saatte ancak dönebilmek bizi canımızdan bezdirmiş olsa da, gezdiğimiz ve gördüğümüz yerlerden ötürü gayet mutluyduk. En son İstanbul'a döndüğümüzde Boğaz köprüsünü görmek bizlere çok iyi geldi. Biraz çamurlu gördük ama olsun...

Hepinize bu 3 günlük geziyi can-ı gönülden tavsiye ederiz.

Not: Bazı kötü niyetli kişilerin resimleri kendileri çekmiş gibi göstermesinden ötürü sadece ufak halleri bu sayfada yer almaktadır. Asıl resimler 3456 x 2304 boyutlarındadır.

Beypazarı resimleri;



Kıbrıscık Fotoğrafları;

4 yorum:

  1. Yine mükemmel bir yazı yahu !!!

    Yok, yok var mı helkede bir kerâmet...

    Üstelik fotoğraflar da güzel...Tamam ultra ultra profesyonel fotoğraflar değil ama yine de arşivde bulunası cinsten.

    Ne diyeyim, tebrik ederim.Gerçekten çok güzel oldu bu.

    Hoşçakalın...

    YanıtlaSil
  2. ir başka gezi yazınızda görüşmek üzere:)
    segiler.
    Tunay KÖKSAL
    www.tunaykoksal.com

    YanıtlaSil
  3. Yazınızı zevkle okudum ve bu yaz bir hafta sonu benzeri bir gezi planı yapabilirim diye düşündüm. Fotoğraflar da güzel.

    elinize sağlık.

    YanıtlaSil
  4. paylaşım için çok teşekkürler / very very thankss

    YanıtlaSil

Blog Listem