Pages

bilgi paylaşım ve yayım hattı:
iphone, ipad, ios, cydia, apple, android, ics, installous, gezi, driver, linux, oyun

29 Kasım 2007 Perşembe

Bilgisayar bileşenlerine overclock yapmak

Overclock da ne ola ki?

Overclock bilgisayar bileşenlerinin normal kutu değerlerinin üzerinde çalıştırılmasıdır. Çekirdek, hafıza ve voltaj değerleri değiştirilerek yapılır ve tamamiyle kullanıcı riski taşır. Herhangi bir sorun neticesinde garantinin son bulmasına yol açabilir...

Uyarımı yaptıktan sonra girizgahla başlayayım efendim. Ben bir süredir donanım değişikliği yapmak istiyordum. Sonuçta kısıtlı bir bütçeyle yapılabilecek en iyi donanımsal değişiklikleri de yaptım. Arkasından sistem üzerinde bazı overclock yani hız aşırtma işlemleri gerçekleştirdim. Öncelikle itiraf etmem gerekir ki bu konuya dalmadan evvel bu konu hakkında hiçbir fikrim yoktu. İnternet üzerinde bu konu hakkında gerçekten çok yararlı sayfalar bulunmakta. Türkçe olsun diğer dillerde olsun her türlü donanım için bir şeyler bulabilmek mümkün. Ayrıca bazı forum sayfalarında direkt olarak sorularınıza yanıt almanız olası.

Gel gelelim benim neleri nasıl yaptığıma.

Öncelikle mevzu bahis sistemim şu şekilde;
  • Mercury Knu400X-L Nforce2 Anakart
  • Amd Athlon Xp 2000+ (Tbred) ve Amd Athlon Xp 2500+ (Barton çekirdek)
  • 2x1 Gb Twinmos Pc3200 Ram
  • Palit 7600GS Sonic 256Mb DDR3 Agp Ekran kartı
  • Asus TA951 Kasa
  • Thermaltake stok işlemci fanı
Yazının en başında belirttiğim gibi overclock namına pek bir bilgim yoktu. O yüzden öncelikle elimde bulunan parçaların tam model numaralarını öğrenmek için programlar aramaya başladım. Cbid ve Cpu-z programları sayesinde İşlemcim hakkında daha ayrıntılı bir bilgim oldu. Özellikle 2000+ işlemcimin Tbred olduğunu öğrenmem önüme çok güzel kapılar açtı.

Overclock öncesi sistem durumu:

Overclock öncesinde sistemimin şöyle bir görüntüsü mevcuttu;
İşlemci sıcaklığı: 49 C
Ekran kartı sıcaklığı: 42 C
Ortam sıcaklığı: 28 C
Hdd sıcaklıkları ortalama: 27 C
3dmark05 puanı: 3950

Overclock yapmaya başlıyoruz:

En başta işlemciyi hız aşırtma ile daha yüksek değerlere çıkartmaya çalıştım. Bunun için Biosda FSB ve Clock çarpan değerleriyle oynamak gerekiyor. 2000+ da saat (clock) kilidi olmadığından her ayarla oynamak mümkün oluyor. Forumlardan gördüğüm en yüksek ve stabil çalışan değer 2,07 Ghz olduğundan bende öyle yaptım. FSB'yi 166 Çarpanı ise 12.5 a getirdim (166x12,5=2075). Arkasından Vcore Voltaj değerini 1.75 V a getirip çalışması için dua ettim. Sistem bu haliyle gayet güzel çalıştı. Fakat sıcaklık değerleri 54 C 'ı buldu. Pek hoşuma gitmedi açıkçası bu. Gerçi forumlarda 55 normal - 60 ise üst sınır olarak belirtilmişti ama olsun yine de hoşuma gitmedi. Bu yüzden bu işlemciyi kutusuna koyup diğer işlemcim olan 2500+ (Barton) u taktım. Takarken işlemcinin üzerine Zerotherm ZT-100 termal macundan sürdüm.

Bu işlemcide tüm 2500+ lerde olduğu gibi çarpan kilidi mevcut. 11 dışında herhangi bir çarpan atamak mümkün olmuyor. Gerçi şu adreste belirtilenler yapılacak olursa çarpan kilidi devre dışı bırakılabiliyor ama açıkçası henüz bunu denemeyi gözüm yemedi.

Hal böyle olunca bu işlemciyle ilgili forumlarda araştırma yaptım. Açıkçası çok da elle tutulur bir şeyler bulamadım. Pek tercih edilmeyen bir işlemci olduğu gün gibi ortaya çıktı. Özellikle overclock yapanlar için bu tarz çarpan kilidi olan ürünler pek mantıklı değilmiş bunu öğrendim.
Bu işlemciye yapılabilecek en iyi şeyin FSB değerini 200 yapmak ve voltajını 1,8 e kadar zorlamak olduğunu öğrendim. Bazılarında 1,65 öntanımlı (default) değeriyle FSB değerini 200'e getirmek mümkünken bazılarında bu mümkün olmuyormuş. Ben şansımı denedim ama 1.8V a çıkmama rağmen bu işlemciyi 2,2 Ghz olarak çalıştıramadım. Bunun nedenleri arasında benim ramlerimin bu işlemciye ayak uydurulamaması gibi deli saçmalarını sunanlar bile oldu. Başka fikirler sunanlar olduysa da şimdilik 2,2 Ghz görmek mümkün olmadı. Onun yerine çarpan kilidini 11,5 yapıp (çarpan kilidini değiştirmeye izin vermese de çarpan kilidini yükseltmek FSB yi ara değerlere atamaya yardımcı oluyor çarpan kilidi yine 11 kalıyor aslında) bu haliyle FSB nin 167,2 gibi bir değere çıkmasını sağladım. Sonuçta işlemcim 1,84 Ghz hızında stabil bir şekilde çalışır hale geldi. Bunun neticesinde sıcaklık ise 46-49 C derecelerde seyretmeye başladı ki bu sıcaklık beni tatmin etti açıkçası... Daha fazla zorlamayıp bu haliyle bıraktım işlemciyi.

Palit 7600GS Sonic 256 Mb Agp Ekran kartının Overclock edilmesi:

Önce methini senelerdir duyduğum ama hiç kullanmadığım Rivatuner ile hız aşırtma işlemini yapmayı denedim. Fakat o program fazlasıyla karışık olduğundan ve kartıma değer verdiğimden vazgeçtim. Biraz araştırma yaptığımda Ati Tool isimli ufak ve kullanımı gayet kolay olan bir programa eriştim. Açıkçası böyle ufak bir programdan beklenmeyecek derece iyi bir program Ati Tool.

Kutudan gelen değerleri 400/500mhz olan bu ürünün hafıza değerlerini (Memory) 800mhz e kolayca çıkartabileceğimi okumuştum. Öyle de yaptım. Arkasından Ati Tool üzerinden fiziksel testlere tabii tuttum. Sıcaklıkta değişme bile olmadı! Kartın sunduğu bu güzelliğe açıkçası çok sevindim. Arkasından testlerden çıkan sonuca göre çekirdek hızını (Core) 530 MHz ye getirdim. Bu haliyle gayet stabil çalışmakla beraber sıcaklığı 1-2 derece artmanın ötesine geçmedi.

Bunun dışında kalemle (pencil mod) yapılan hız aşırtmaları görmüş olsam da bana yetecek bir hız aşımı sağladığım için bunlara bulaşmadım. Gerçekten ne yaptığınızı bilmiyorsanız size de bulaşmamanızı öneririm açıkçası.

Overclock öncesi ve sonrası karşılaştırma:

Overclock öncesinde 4000 lere zar zor varan 3dMark05 puanım, bu yapmış olduğum hız aşırtmalar sayesinde 5600 lere çıktı. Üstelik çok az bir sıcaklık değişimi ile bunu yaptığımı ve stabil bir şekilde çalıştırdığımı düşünecek olursak bu gayet tatmin edici bir artış.

Unutmadan bazı püf noktaları belirteyim:
  • İyi bir psunuz (güç kaynağı) yoksa asla bu tarz şeyler denemeyin.
  • Bu tarz şeyleri denemeseniz bile iyi bir psu edinin.
  • Sokağa saçabilecek kadar çok paranız yoksa overclock yapmanın bağımlısı olmayın.
  • Sıcaklık değerlerinin değişimlerine dikkat edin.
  • Ne yaptığınızdan emin değilseniz, yapmayın!
  • Araştırıcı olun.
  • Araştırdığınız halde bir şeye ulaşamıyorsanız bunu forumlarda sormaktan çekinmeyin.

Bu işlemleri yaparken kullandığım veya denediğim programlar:
  • Ati Tool: Adı her ne kadar Ati Tool olsa da hem Nvidia hem de Ati ekran kartlarını overclock etmek için kullanılabilen basit bir program. Program gerçekten kullanım açısından çok kolay ve etkili.
  • Rivatuner: İleri seviye bir overclock programı. Kullanmayı gerçekten bilmiyorsanız karıştırarak öğrenmek biraz zor oluyor. Guru-3d sayfasında bu programın eski bir sürüme bile ait olsa bir adet overclock dökümanı bulunmakta...
  • Speedfan: Eğer anakartınızla birlikte gelen cd'de herhangi bir sıcaklık görüntüleme programı yoksa veya var olmasına karşın memnun değilseniz bu program tam sizlik. Basit kullanımıyla Anakart, İşlemci, Ekran kartı, Harddisc gibi bileşenlerin sıcaklıklarını gözlemleyebiliyorsunuz. Neredeyse tüm anakartları destekliyor.
  • CBid: İşlemci ve diğer bileşenler hakkında bilgi alınmak için kullanılabilecek bir program. Özellikle ince ayrıntılarla ilgili bilgi alınmak için çok gerekli oluyor.
  • 3dMark05: Benchmark programları içinde kullanım kolaylığı açısından olsun, süreleri bakımından olsun en güzel değerleri verebilmesiyle öne çıkan bir program. Şayet güncel bir sistem üzerinde çalışıyorsanız yeni versiyonlarını veya eski bir sistem üzerinde çalışıyorsanız 03 versiyonunu deneyebilirsiniz.
  • Cpu-z: Cbid isimli programa çok benziyor. Daha kolay anlaşılabilir bir arayüzü mevcut...
  • Donanımlara ait güncel sürücüler
İş bu anlatım sadece giriş seviyesi olup gecenin bir yarısı yazılan çala kalem bir yazıdır, ve sadece bilgilendirme amaçlıdır. Daha ayrıntılı bilgilere Google da donanımızın bilgisini girerek arama yapıp ulaşabilirsiniz. Ortaya çıkabilecek sorunlardan ne helke ne de ben sorumlu tutulamam bilesiniz...

Yararlanılan bazı kaynaklar ve siteler:
Donanımhaber forumları
Overclock.net

18 Ağustos 2007 Cumartesi

Ubuntu Feisty Bluetooth Aygıtların Kullanılması

Ubuntu'da bluetooth aygıtlarını kurup kullanmak gerçekten çok kolay. Kablosuz olarak mouse kullanmak isteyen bendeniz ilk başta hem laptop'umda dahili bir bluetooth aygıtı olmaması nedeniyle heyecana kapılmış hem de aldığım mouse'un yine sonradan satıl almış olduğum bluetooth aygıtıyla uygun bir şekilde çalışıp çalışmayacağını merak eder olmuştum. Sonucunu görebilmek için Ubuntu'yu açmam gerekiyordu. Açtıktan sonra bluetooth aygıtını taktım. Bluetooth aygıtı çalışmıyor gibi görünüyordu. Arkasından Ubuntu'nun help pagelerinden yardım aramaya başladım. Ufak bir arama sonrası desteklenen Bluetooth aygıtlarını buldum, yanında kurulumu ise eşantiyon oldu.

sudo apt-get install bluez-utils


komutuyla bluetooth aygıtlarıyla ilgili driver yüklenebiliyor. Şayet daha önce yüklenmediyse tabii ki bu komut gerekmekte. Arkasından;

hcitool
ile birlikte aygıtın driverının düzgün kurulup kurulmadığını inceliyoruz.
Devices:
hci0    00:04:61:82:C6:DB

şeklinde bir çıktı karşımıza çıkıyorsa kurulum düzgün şekilde yapılmış demektir. Eğer buradaki değerler tamamen 0 lardan oluşuyorsa o zaman bir sorun var demektir. Driverı kaldırıp tekrar kurmanız gerekebilir. Şimdi aygıtımızı aratmamız gerekiyor. Tabii ki öncelikle kullanmak istediğimiz aygıtı açıyoruz ve bulunabilir konuma getiriyoruz (mouse ise bu tarz şeyler gerekmiyor ama cep telefonu vs ise o zaman buna dikkat etmemiz gerekiyor)

sudo hidd --search

(Eğer bu komut işe yaramazsa aşağıdaki komutu deneyiniz:)

hcitool scan
Şayet aygıt bulunursa zaten otomatik olarak bağlanıyor ve şu sonuç ele geçiyor:

Connecting to device 00:04:61:82:C6:DB

İşte bu kadar basit artık herhangi bir restart bile atmaya gerek duymadan bluetoothlu aygıtımızı kullanabiliriz.

Şayet bu aygıtın önyükleme sırasında her daim tanıtılmasını istiyorsanız yapmanız gerekenler şunlar;

sudo nano /etc/default/bluetooth
burada HIDD_ENABLED=0 olan değeri 1 olarak değiştiriyoruz. Ayrıca;

HIDD_OPTIONS="--connect aa:bb:cc:dd:ee:ff --connect aa:bb:cc:dd:ee:ff --server"
şeklinde bir satırı kendi id numaramızla ekliyoruz. Birden fazla aygıtı yine bu şekilde ekleme şansımız mevcut. Arkasından en son olarak etc/modules içine de gerekli satırı eklediğimizde işlemi bitirmiş olacağız.
echo hidp | sudo tee -a /etc/modules
Artık başlangıçta bluetooth aygıtımız otomatik olarak eklenecek. Ubuntu tarafından desteklenen (aslen bir çok linux türevinde desteklenen) bluetooth aygıtlarının listesine buradan ulaşabilirsiniz.

29 Mayıs 2007 Salı

Bir gezi günlüğü (istanbul-Ankara-Beypazari-Kibriscik-Bolu)

Geçtiğimiz hafta sonu bayağıdır planladığımız geziyi yapma şansını bulduk. Gezimiz İstanbuldan başlayıp Ankara - Beypazarı - Karagöl (Kıbrıscık) - Kıbrıscık (merkez) - Bolu ve tekrar İstanbul güzergahından oluşuyordu.


Aslen gezi sitesi olmadığımızdan geziyle alakalı kısımları olabildiğince ağzınızın suyunu akıtmayacak şekilde anlatmaya çalışacağım. Öncelikle internet üzerinden ve bilgilerimiz dahilinde yaptığımız Teorik geziyi anlatmaya çalışacağım, arkasından pratik (gezi) olarak neler gördük onlardan resimli bir gösteri şeklinde sizlerle paylaşacağım.

1) Teori (internet):

Ankara:

Gezi öncesi internetin marifetlerini konuşturmaya çalıştık. Ne de olsa hiç bilmediğimiz yerler sayılırdı gezeceğimiz yerler.
Hava durumunu öğrenmeden yola çıkılmaz diyerek o güne ait raporlar için meteorolojiden bilgi aldık. Ankara üzerinde gezilebilecek yerleri kimseye muhtaç olmadan bulabilmek için vikipedya ve ek$i sözlükten destek aldık.

Vikipedyada ankarada görülebilecek yerler için;
http://tr.wikipedia.org/wiki/Ankara#Tarihi_Turistik_Yerler

Ekşi sözlükten ise;
http://www.eksisozluk.com/show.asp?t=ankara+da+gidilesi+yerler
http://www.eksisozluk.com/show.asp?t=sehir+disindan+misafirlere+ankara+yi+gezdirmek

gibi başlıkları inceledik. Bunların ışığında şöyle bir gezi planı çıkarttık. Sabah kargalar kahvaltı etmeden yola çıkış, saat 10 civarında Ankara'ya varış. Anıtkabir gezisi, öğlen saatlerinde Ankara kalesine gidiş, tarihi konaklardan Zenger Paşa konağında öğlen yemeği, öğleden sonra boş vakit (alış-veriş isteğe göre müze gezimi) arkasından son olarak Atakule Döner Restaurantta akşam yemeği.

Burada görebileceğiniz gibi gittiğimiz yerlerin neredeyse hepsinin birer sitesi mevcut. Fakat üzücü bir şekilde Anıtkabir'e özel bir site mevcut değil! Bu yüzden oradaki gezi planımızı yan sitelerden yapmak zorunda kaldık (gerçi o sitelerdeki bilgilerde hep eksik).

Akşam Ankarada kalabilmek için bir otele ihtiyacımız vardı. Bu yüzden internetten otel rezervasyonlarıyla ilgili siteleri gezdik. Bunların içinde fiyat bilgisi ve müşteri yorumlarıyla gezinet.net gerçekten açık ara öne çıktı. Buradan kesemize göre bir otel seçtik (Otel Akya - Karanfil sokak) arkasından gezinet.net tarafından telefonla aranılarak teyit alındı ve rezervasyonumuz yapılmış oldu. Bu sayede bu defteri kapattık.

Beypazarı:

Bir sonraki adım için Beypazarına gidiş, konaklama ve yemek yerlerine bakmamız gerekti. Bu konuda bize en çok yardımcı olan site Beypazarı belediyesine ait site oldu. Vikipedya ve Ek$i sözlükte maalesef bu konuda çok yüzeysel bilgiler mevcuttu. Gezi sayfalarında da pek bir şey yoktu. Hiç ümidimiz olmadığı halde Belediye'nin sayfalarında çok güzel bilgilere ulaşmak gerçekten içimize su serpti.

Gayet dolu bir içeriğe sahip ve çoğu konuda size referans olabilecek durumda bir site gerçekten Beypazarı Belediyesinin sitesi. Buradan konaklarla ilgili sayfalara girdik. Tatilimizin Beypazarı bölümü Resmi tatillerden birisine denk geldiğinde çoğu tarihi konakta yer bulmakta güçlük çektik. Bu yüzden son tercihlerimizden birisi olan Cevizlibağ Konaklarını tercih ettik (Sonradan öğreneceğimiz üzere aslen burası tam manasıyla bir konak değil).

Her neyse yemek mevzusunda yine Beypazarı belediyesinden yardım aldık. Nasıl olsa Konakta kalıyoruz diyerek bu defa daha farklı bir yerde öğlen yemeği yiyelim dedik. Tarihi Taş Mektepte kendimize web sayfalarından yer ayırttırdık.

Buradaki planımızda şekillenmiş oldu. Ankaradaki bir gecelik konaklamamız sonrası öğlen saatlerinde Beypazarı yollarına koyuluş. Öğleden sonra Beypazarına varış. Gece konaklayacağımız Cevizlibağ konaklarına eşyaların bırakımı ve arkasından Tarihi Taş mektepte öğlen yemeği. Yemek sonrası serbest gezi ve alışveriş. Serbest gezi ve alışveriş sonrası Seyir tepesine çıkış (gerçekten tavsiye olunur).

Bu sayede bu defteri de kapatmış olduk.

Kıbrıscık - Karagöl:



Kendi memleketimiz olduğundan bu yer hakkında çok fazla bir sıkıntı yaşamadık ama gördüklerimiz karşısında maalesef büyük hayal kırıklıklarına gark ettik. Beypazarı sonrası önce 30 km uzağındaki aslen Kıbrıscık'a ait olan Karagöl'e gidip orada güzel resimler çekilip arkasından Kıbrıscık merkeze geçmekti planımız. Kıbrıscık merkezde çok fazla görülecek yer olmadığından burada fazla oyalanmadan Bolu yoluna koyulmak şeklinde bir yol haritası çizdik kendimize. Haydi artık yola koyulalım!

---

2) Pratik (gezi):
Teoriden genelde çok fazla sapma yapmadık aslen. Fakat arada nahoş sürprizler de çıkmadı değil.

Ankara:

Sabah 05:30 sularında uyandığımızda Meteoroloji den aldığımız hava durumu tahminlerinin bizi nasıl ters köşeye yatırabileceğini gördük. Çünkü normalde kapalı ama yağmursuz görünen hava sağanak şekilde yağmur vaziyetindeydi. Böyle olunca ilk başta geziyi iptal etme düşüncesi belirmiş olsa da benim büyük ısrarlarım neticesinde geziyi öyle ya da böyle yapma kararı aldık. Normalde saat 6 gibi yola çıkmayı planladığımız halde 06:30 da ancak yola çıkabilmiştik. Sabah daha trafik başlamadığından İstanbuldan çıkışımız gayet kolay oldu.
Uyku yönünden biraz sıkıntı çekmenin üstüne bir de yağmur eklenince ilk başlarda biraz zorlansak da sonradan havanın bize merhamet edip yağmuru önümüze serpmemesi sonucu rahatladık. Saat 10:30 sularında Ankaraya ulaşmıştık bile.

Yağmur bizimle birlikte hemen arkamızdan gelmekte gecikmedi. Trafik levhaları sayesinde Anıtkabir'i bulmakta zorlanmadık. Zaten googlemap üzerinden de bir miktar harita desteği almıştık (etkisi yadsınamaz). Anıtkabirin girişi ve içerdeki park alanları gerçekten güzel ve düzenliydi. Anıtkabir etrafında bulunan park alanlarına aramıcızı park ettikten sonra Anıtkabri gezmeye başladık. İlk önce kabristanı gezip arkasından birkaç araç görüp çıkacağımızı sanıyorduk. Fakat internette çoğu yerde belirtilmediğinden neredeyse muazzam bir geziyi kaçıracakmıştık. Anıtkabrin eskiden sadece Atatürk'e ait kıyafetlerin sergilendiği kısım yapılan düzenlemelerle gerçek manada bir müze ve gezi alanına dönüşmüştü. Gerçekten sevinçle karışık bir duygu seli yaşadık bunları görünce. Daha önce Anıtkabir'e gitmiş olsanız bile yakın zamanda değildiyse bu tekrar gitmenizi ve bu şahane geziyi görmenizi öneririm.

Buradaki gezimiz bittikten sonra Ankara kalesine doğru yola çıktık. Bu esnada bize en büyük handikapı yollar çıkarttı. İleride de bol bol anacağım üzere Ankaradaki levhalar çok küçük ve sadece yol ayrımlarında bulunmakta (İstanbuldaki levhalar gerçekten can kurtarıcıymış bunu da öğrenmiş olduk). Bu sebepten ötürü etrafa bol bol danışmak zorunda kaldık. Tüm uğraşımızın sonucunda döne döne daracık sokaklardan çıktığımız Ankara kalesi güzel bir seyir sundu bize. İçeride (4ytl gibi bir ücretle) park yerine park ettik aracımızı. Arkasından daha evvel rezervasyon yaptırdığımız Zenger Paşa Konağına geçtik. Buraya özel olarak söylencesi olan Pideden yedikten sonra (Pideyi kesen eleman pideden daha eğlenceliydi) Ankara kalesinin tepesine çıktık. Maalesef Ankara içinde hep aynı sorunla karşılaştığımız gibi burada da levha sıkıntısı çektik. Kalenin içinde yaşayan ailelerin (evet kale içinde yaşayan insanlar var) çocukları bu konuda yardımcı oldular (6 dilde gezdirebilen bir çocuk bile vardı :)) Arkasından kalenin tepesine çıkmayı başardık. İşte Ankara ayaklarımızın altındaydı...

Kale gezimizi bu şekilde sonlandırdıktan sonra aracımızı Kızılay civarlarında bir yerdeki park alanına çektik (park alanları konusunda belediyeye ait bir yer bulabilmek mümkün değildi, İstanbuldaki değnekçilerin Ankara versiyonlarına da güvenemediğimizden Kocatepeye çektik biz). Daha sonra alışveriş yapabilmek için Tunalı (Tunalı Hilmi Caddesi) 'ya çıktık. Burada fena olmayan alışveriş mağazaları mevcut Bakırköy-Nişantaşı kırması denilebilir aslen. Oturmak için güzel kafeler vardı ki alışveriş mağazalarından daha çok ilgiye mahzar oldular. Arkasından kuğu parkta bir miktar kafamızı dinlerken ayaklarımızı da dinlendirdik. Güzel kuğuların yüzüşlerini, güvercinlerin uçuşlarını izledik. Neden bu kuğulu parkın yıkılmak istendiğini anlayamadan sonraki istikametimize doğru yola çıkmıştık.

Buradaki gezimizi akşam üzeri bitirdikten sonra Atakuleye doğru yola çıktık. Atakuleye ulaşana değin aradaki yol yapım çalışmaları ve benzeri durumlardan yolumuzu zor bulduk (yine bu güzargahı haritadan incelemiş olmamıza rağmen! Levhasızlık burada da başımıza bela oldu).

Atakulenin park alanı tadilatta olduğundan yaklaşık 1 saat kuyrukta beklemek durumunda kaldık. Bu sebepten Atakule içini gezme planımızı suya bastırıp aceledik. Hava kararmaya yüz tutmuşken Dönen Restaurant'da rezervasyonlu yerimize oturmuştuk (rezervasyonsuz gitmek rus ruleti yapmak gibi bir şey olur tavsiye etmiyoruz). Gerçekten güzel bir manzaraya sahip olan bu restaurantta yemekler de güzeldi. "Fiyat/Manzara+Lezzet= Güzel" diye bir denklem oluşturulabilir.

Akşam saatlerinde Ankarayı tüm açılarından görebilmek çok güzel. Size tavsiyem akşam hava kararma saatlerine rezervasyonunuzu yaptırmanız yönünde olacaktır (Not: Rezervasyonu site üzerinden yaptırabiliyorsunuz, akabinde çalışma saatleri içinde sizi telefonla arıyorlar ve teyit alıyorlar).

Daha sonra otelimize doğru yola çıktık. Karanfil sokak araç trafiğine kapalı olduğundan (sağolsun sözlük ve vikipedya) aracımızı nereye çekeceğimizi daha evvelden otelle görüşmüştük. Otelin yakınlarına geldiğimizde oteli arayarak bir elemanlarını bizim aracımızı çekmek için gönderdiler. Akabinde otele 5 dklık bir mesafeden yürüdük (Bavullarla Ankara'nın göbeğinde yürümek pek eğlenceli değildi itiraf edeyim).

Konaklayacağımız otel olan Akya otel gayet güzeldi, çalışanların da ilgisi takdire şayandı. Odalar gayet temiz ve havadardı. Bir duş alıp yataklarımıza yattık. Sabah çok yorgun olduğumuzdan 09:30 sularında ancak uyanabilmiştik. Otelde kahvaltımızı yaptıktan sonra Kızılayda ufak bir tur attık. Akabinde Beypazarı yolları taşlı diyerek yola çıktık. Fakat yolda bir levha sorunu daha yaşadık. Ankara il sınırları içinde yaşanan bu levha sorunlarına gerçekten bir çözüm bulunsa hoş olur. Ufak ve sadece yol ayrımlarında olan bu levhalar yol göstermekten çok uzaklar.
Bir ilçe olan Beypazarına ayrılan yolu gösteren levha sadece 10 cm genişliğinde olmamalı değil mi? Fakat öyle... Bu yüzden yolda ayrımlarda en sağa yanaşmanız sizin yararınıza olabilir.

Beypazarı:



Plana sadık bir şekilde tüm Ankara'nın levhalarına rağmen Beypazarına ulaştık. Öncelikle orada birkaç özel mevzuyla alakalı yerleri soruşturmak zorunda kaldık akabinde konaklayacağımız yer olan Cevizlibağ dinlenme tesislerine yola çıktık. Aslen gayet güzel bir ortamı olsa da maalesef konak olarak lanse edilen şeylerin birer ağaçtan kulube olduğunu görünce biraz moralimiz bozuldu. Fakat konfor olarak fena görünmeyince ve artık sorun yaşamak istemediğimizden yerimizden şikayetçi olmadık.
Eşyalarımızı konağımıza! bıraktıktan sonra şehir merkezine doğru yol aldık. Şehir merkezinde belediyeye ait Katlı? otoparka aracımızı (akşama kadar dursa da 1 ytl) park ettik.
Şehir merkezinin güzelliği ve turistik yapısı nedeniyle şaşkına döndük desek yeridir. Gerçekten belediyenin gayretleriyle çok hoş bir turizm cenneti yaratılmış. Yerel halk tarafından satılan yiyecek, elişleri ve diğer şeyler hep ilgiye mahzar olabilecek şeylerdi. Beypazarının sembollerinden olan Gümüş işlemeciliği nedeniyle bu dükkanlara da bol bol uğradık Taş mektebe ulaşıncaya değin. Tam Taş Mektep karşısında bulunan gümüşçüdeki çeşitleri görmeden bir şey almamanızı da öneririz.

Tarihi Taş Mektep aslen bir konağın ve terasının bileşimi. Gayet hoş bir yerde mevkilenen bu mekan yemekleriyle de gönlümüzde taht kurdu. Özellikle Höşmelim (bu Beypazarındaki adı, Kıbrsıcıkta bunun adı Höşmenim olup biraz tat olarak farklıdır -fakat maalesef kıbrıscık da bu lezzeti tatma şansınız yok-) bizleri gerçekten büyüledi.

Buradaki güzel yemeğin sonrasında Beypazarının tam ortasındaki dağın tepesine yürüyerek (tracking yaparak) yaklaşık 30 dakikada çıktık. Konakların arasından çıkılan bu tepeden neredeyse tüm beypazarı görülebilmekte. Fakat tepede güzel bir restoran olmaması büyük bir handikaptı (Evet, oraya çıkıncaya kadar acıktık). Çay ocağından bozma yerde birer çay içmeyi düşünsek de pek içaçıcı görünmediğinden bu fikrimizden vazgeçtik. Resim çekilip aşağıya inmeyi tercih ettik (en önde bulunan patikadan inmek gayet eğlenceli ve öğretici).

Daha sonra biraz daha alışveriş çılgınlığına tutulup konağımıza geri döndük. Akşama kadar biraz dinlendikten sonra konağımızda yemeğimizi yedik. Fena olmasa da yemekler öğlen ki Tarihi taş mektebi anmadan duramadık.

Yorgunluktan yemek sonrası hemen yataklarımıza dönmek durumunda kaldık. Sabah vakti dinlenmiş bir şekilde İnözü vadisinde bulunan konağımızdaki yumuşak yataklarımızda uyandık. Bir duş alıp hemen yola koyulmaya karar verdik. Zira Beypazarında başka gezilecek yer de kalmamıştı.

Karagöl - Kıbrıscık - Bolu:



Beypazarında kaldığımız yer zaten Kıbrıscık yolu üzerinde olduğundan yol aramak zorunda kalmadık. Yol fena olmasa da çalışmalar bittiğinde çok daha iyi bir ulaşım yoluna sahip olunabilecek gibi görünüyor. Şimdilik sadece asfaltı fena olmayan 2 şeritli çift yönlü bir yol mevcut.
Yaklaşık 45 dakikalık bir yolculuk sonucunda Karagöle varmıştık. Devamlı öve öve bitiremediğim bu göle ulaşıp gölün son halini görmek gerçekten içimi burktu. Tamamen suları çekilmiş ve sazlıklarla kaplanmıştı göl...
İçimiz burkuk bir şekilde birkaç resim çekilip hemen oradan kaçarcasına uzaklaştık.

Yol boyunca çok güzel Kıbrıscık köylerinden geçtik. Buradaki köyler gerçekten ilgiye değerdi. Durumumuzun pek hoş olmaması neticesinde memleketimizin köylerinde pek duraksamadık. Zira küçük yerlerde böyle gezmek pek hoş karşılanmıyordu (Profilimdeki resimden görüntülenebilir :))

Sonuç olarak köylerden ve muhteşem derelerden geçtikten sonra Kıbrıscık'a ulaştık. Burada yaşamış olduğum evin önünde birkaç resim çekilip hoş sürprizlerle karşılaştıktan sonra tekrar yola koyulduk. Derin vadiler ve derelerin arasından terkedilmiş yerlere doğru yol aldık. Yol boyunca zamanında çok güzel olan birçok şeyin tahrip edildiğini veya terkedildiğini görmek gerçekten beni çok üzdü. Özellikle yol boyunca bizleri serin tutması gereken çeşmelerin hepsi ilgisizlik ve bakımsızlıktan çalışmıyordu. Çalışanlar ise pislik deryası içinde olduğundan asıl amaçlarından gayet uzaktaydılar.

Güzel şeyler de yok değildi. Kar zamanını yakalayamamış olsak da papatya zamanını yakalamıştık. Şırıl şırıl akan derelerin kenarların yetişen papatyaların içinde koşturup çocukluğumuza dönmekten geri durmadık. Yol boyunca defalarca durup onlarca resim çekildik.

Yine yol boyunca bizlere eşlik eden bonsailerin (ekşi sözlük, vikipedya, wikipedia) büyümüş de gelmiş halleri görülmeye değerdi. Yol o bölümlerde pek hoş olmadığından ve darlığından güzel bir örnek sunamayacağım fakat bir fikir verecek şekilde birkaç resim yerleştiriyorum.

Boluyu daha evvelden defalarca gezdiğimiz ve doğal güzelliklerine hayran kaldığımız için orayı tekrar gezmedik. Sadece bir kaç özel durumla ilgili olarak bazı yerlere uğramamız gerekti.

Beypazarında günlük güleşlik olan hava Boludan yola çıkmak üzere hazırlanmaya başladığımız anda, üzülmüş olsa gerek, tekrar kapanıp göğü yere indirmeye başladı. Boludan İstanbula değin silecekler tam gaz çalışarak 4 saatte ancak dönebilmek bizi canımızdan bezdirmiş olsa da, gezdiğimiz ve gördüğümüz yerlerden ötürü gayet mutluyduk. En son İstanbul'a döndüğümüzde Boğaz köprüsünü görmek bizlere çok iyi geldi. Biraz çamurlu gördük ama olsun...

Hepinize bu 3 günlük geziyi can-ı gönülden tavsiye ederiz.

Not: Bazı kötü niyetli kişilerin resimleri kendileri çekmiş gibi göstermesinden ötürü sadece ufak halleri bu sayfada yer almaktadır. Asıl resimler 3456 x 2304 boyutlarındadır.

Beypazarı resimleri;



Kıbrıscık Fotoğrafları;

4 Mayıs 2007 Cuma

Sanal insan 2.0 ve internet

Bir önceki yazım olan web2.0 ve internet'e gösterilen ilgiden sonra uzunca bir süredir aklımda olan bu yazıyı kağıda dökmemek ayıp olurdu.
O yazıdan farklı olarak bu defa sitelerin gelişimiyle birlikte İnsanlarda görülen değişimi inceleyeceğiz. Öncelikle orada bahsetmiştik ki; siteler gelişmekte ve insan odaklı hale gelmekteydi. Şimdilerde ise bunların sonuçlarını görmeye başlamış bulunmaktayız.

Özellikle bir önceki yazıda bahsettiğimiz ek$i sözlük bu konuda hep ilklere imza atıyor. Şimdi neden bahsettiğimi anlayabilmek için biraz geçmişe gitmek gerekiyor. Sene 1999 internet denilen kavram henüz çok taze ve insanlar bu ortamdan bihaberler. Belirli bir zümre dışında internete erişimi olan (ya da böyle bir şeyden haberi olan) kişi sayısı gerçekten az. Genç yaşta evde öğrendiği html dili sayesinde; arkadaşlarıyla (özellikle sevgilisiyle) vakit geçirebilmek için bir yer hayal ediliyor. Bir de bakılıyor ki ek$i sözlük doğmuş. Henüz internet denilen ortamın başları olduğundan yayılması arkadaşlar aracılığıyla oluyor. Arkadaşım, arkadaşı, arkadaşımın arkadaşı... Birkaç sene sonra bir de bakılıyor ki birbirini hiç tanımayan insanlar aynı ortamda düşüncelerini paylaşıyor. Eh günün büyük bir bölümünü aynı ortamda geçiren her insanın yapacağı gibi onlar da tanışmak istiyorlar. İşte bunun neticesinde ek$i sözlüğün daha 4. ayında yani 1999 haziranında ilk buluşma gerçekleştiriyor. Evet, bu bir milat sayılabilir. Birbirini hiç tanımayan insanların (ilk zirve için pek bu durum gerçeklenebilir halde olmasa da) bir araya gelerek (zirve) yaptıkları bu toplantıyla birlikte İnsan 2.0 olarak tabir edebileceğimiz bir tür (species) oluşmuş oldu.

Aradan geçen senelerden sonra bu artık sanal ortamın normal bir olayı haline geldi. Yalnız karıştırılmaması gereken nokta var. Amaç farkı! "Arkadaşlık siteleriyle"; aynı şeyleri düşünen, ilgi gösteren veya en azından düşünen/ilgili kişilerin bir araya geldikleri ortamlarda yapılan bu buluşmaların amaçları farklı. Belli bir düşünsel noktadan yola çıkan bu buluşmalarda aslen amaç dünyadaki yalnızlığı sanal alemdeki bütünlükle birleştirebilmek.

Ülkemizde internet kullanımı gün geçtikçe artmakta (maalesef halen bu nimetten tam olarak yararlanamıyoruz) ve bunun neticesinde her gün yeni ilgi potansiyelleri sonucu siteler açılmakta. Forumlar olsun, sözlük klonları olsun, hep bir sosyalleşme çabası içinde olan insanlara yönelik olan "tag" siteleri olsun hepsinin sonucunda bir şekilde insanların yolları kesişmekte.
Bu kadar insanın ve düşüncenin kümüle halde bulunmasının neticesinde hergün yeni şeyler çıkma potansiyeli taşımakta.

Bunun son meyvesi olarak ek$i sözlük yazarlarından bazılarının (62 yazar) oluşturduğu kitap projesi! Evet, yanlış okumadınız. İnternet üzerinde tanışan insanlar bir kitap projesinde yer alıyorlar. Benim de içinde dahil olduğum 62 yazarın kısa öykülerinden oluşan 332 sayfalık bir öykü kitabı geçtiğimiz günlerde raflardaki yerini aldı! Yani proje aşamasını geçti ve 6 aylık bir hazırlık sonrasında elle tutulur bir şey olarak ortaya çıktı. (Bu konuda daha ayrıntılı bilgi almak için lütfen tıklayın)

Daha önce hep başka amaçlarla bir araya gelen insanların edebiyat alanına kadar girebilmiş olmalarıyla birlikte bence İnsan 2.0 tam manasıyla oluşumunu tamamladı. Gelecekte İnsan 3.0 nasıl olur bilinmez ama bu 2.0 tam tadında...

11 Nisan 2007 Çarşamba

Windows' da php çalışmak

Php ile web sitesi yapmak istiyorum diyorsanız ihtiyacınız olan herşeye linuxta kolayca ulaşabilirsiniz. Ama yok ben almayım ben windows kullanıcısıyım diyorsanız, php için gereken apache, mysql serverları ve php yi kurmanız bir hayli zahmetli olacaktır. Eskiden phptriad vardı (gerçi halen var ama güncellenmiyor) işimiz kolaydı. Peki şimdi ne yapacağız? Aslında bu ihtiyaçların tümünü otomatik olarak kuracak birçok seçenek var. Ben ikisini denedim.

Appserv Open Project
Apache sunucusu, PHP, MySQL veritabanı sunucusu, PhpMyAdmin mysql veritabanı yöneticisi bileşenlerinden oluşuyor. Kurulumu çok zor değil yalnız bir iki püf noktası var.

Kurulumda bize birkaç bilgi soruyor. İlk olarak phpmyadmin e giriş için root şifresi gerekiyor. Bu şifremizi iki kere giriyoruz. Sonra sunucu adını (server name) soruyor. Default olarak genelde localhost girilir buraya da Türkçe harf girmemek kaydı ile bir sunucu adı giriyoruz. Son olarak email adresi soruyor buraya da genelde default olarak localhost@localdomain.com girilir. Bir de port numarası meselesi var. Eğer sisteminizde IIS (asp için gerekli olan internet information server) kurulu ise port numarası olarak 80 den farklı bir rakam girmekte fayda var. Örneğin ben 90 girdim. Farklı port girdiğinizde sunucu adresiniz http://localhost:90 şeklinde olacaktır. PhpMyAdmin e ulaşmak içinse http://localhost:90/phpmyadmin şeklinde olacaktır. Php çalışmalarımızı atacağımız klasör C:\AppServ\www klasörüdür.


Sisteminizde IIS nin aktif olduğunu en kolay nasıl anlarsınız?
Gayet basit http://127.0.0.1 ya da http://localhost dediğinizde hata vermez ve karşınızda Microsoft' u görürseniz IIS aktif demektir. Bir başka yolda Denetim Masası - Yönetimsel Araçlar - Hizmetler' den bakmak. Yetmedi mi bir yol daha var :) Denetim Masası - Program Ekle veya Kaldır - Windows Bileşenleri Ekle/Kaldır da Microsoft Internet Information Server IIS yi gördüyseniz sizin windowsunuzda IIS yüklü demektir. Başka yöntemler de var ama bu kadarı yeterlidir sanırım.

XAMPP
Appserv' e göre daha kolay kurulan, kurulumda hiçbir soru sormayan bu paket birçok sunucu hizmetini de yüklüyor. Apache, MySQL, PHP + PEAR, Perl, mod_php, mod_perl, mod_ssl, OpenSSL, phpMyAdmin, Webalizer, Mercury Mail Transport System for Win32 and NetWare Systems v3.32, JpGraph, FileZilla FTP Server, mcrypt, eAccelerator, SQLite, and WEB-DAV + mod_auth_mysql. Biraz karışık mı oldu?

Özetle, php desteği, mysql veritabanı sunucusu, phpmyadmin ile mysql yönetimi, Filezilla ftp sunucusu, webalizer web site istatistikleri, OpenSSL güvenlik en önemli paketler. XAMPP nin kolay kurulum yanında kolay kullanımı da göze çarpıyor. Sunucuları durdurmak başlatmak için sistem çekmecesine bir simge ekleniyor. Ayrıca web arayüzden de bu işlemi gerçekleştirebiliyorsunuz.


Xampp ye browserdan ulaşmak için adresiniz http://localhost/xampp. xampp C:\Program Files - Xampp klasörüne kuruluyor. Php çalışmalarınızı bu klasöre aktarabilirsiniz.

Sonuç: Gerek Appserv gerekse Xampp php ihtiyaçlarınız için birebir. Ama sanki Xampp biraz daha ağır basıyor. Xampp nin Windows versiyonu yanısıra, Linux, Solaris ve MacOS versiyonları da mevcut.

Nereden indirebilirim?
Appserv: http://sourceforge.net/project/showfiles.php?group_id=37459&package_id=29748
Xampp: http://sourceforge.net/projects/xampp/

Web siteleri ise;
http://www.apachefriends.org/en/xampp.html
http://www.appservnetwork.com/index.php

7 Nisan 2007 Cumartesi

web2.0 ve internet - yararlı ve yenilikçi siteler

Bildiğiniz üzere internet başlangıcından beri durdurulamaz bir hızla ilerliyor. Bugün geldiğimiz noktada Web 2.0 ile birlikte tamamen kişisel odaklı, hayatı kolaylaştıran siteler interneti domine etmekte. Örneğin şu an bu yazıyı okuduğunuz ortam (blog) buna çok güzel bir örnek. Senelerdir insanların kendilerini ifade edebilmek için uğraştıkları bir dünyada internet çok güzel olanaklar sunmakta. Web 2.0 ise tüm bunlara ek olarak insanlara her tür bilgiye anında ulaştırmanın yanında o bilgiye ortak olabilme imkanını sağlamakta. Kısaca interneti daha demokratik bir ortam haline getirmekte.

Web 2.0'ın kelime olarak kullanımı 2004 senesinde başlamış olsa da, kelimenin bahsettiği şey 1999 senesine ve hatta birkaç sene evvelsine dayandırılabilir. Gelişimine bakacak olursak, 1999 senesinden itibaren web 2.0 alanında hali hazırda yanına yaklaşamayacak örnekler verildiğini görebiliriz. Yazımızın amacı da zaten bu örnekleri ve Web 2.0'ın ne olduğunu anlatabilmek.

Web 2.0 sözlük anlamı olarak kullanıcıların ortaklaşa bilgi birikimi yaratmalarıyla ortaya çıkan bileşenlere verilen isim. Bildiğiniz gibi eskiden kişisel bazlı sitelerde kişinin kendi istekleri doğrultusunda değiştirdiklerinden siz sadece size verilenle yetinmek durumunda kalıyordunuz. Şimdi ise etkileşimli olarak sizin de müdahil olduğunuz (kah yorum, kah girdi yolu ile) bir sistem mevcut. Web 3.0 bizlere neler sunacak şimdilik tam olarak bilemesek de bu haliyle İnternet'in çok yol katettiğini söylememiz pekâla mümkün.

İsterseniz şimdi genel olarak bu tarz sitelere bir bakış atalım.

1) imdb.com
Imdb başlangıç olarak kişisel bir film veritabanı projesi olup 1990 senesinin ekim ayında Col Needham tarafından oluşturuldu. O sıralar web 2.0 örneği sayılmazdı elbetteki. Kişisel tarzda bir siteydi. Sonraları buna gösterilen ilgi üzerine siteye belirli kişilerin film verileri girmesine izin verildi. Birgün bir toplantıda Jeff Bezos (Amazon.com'un CEO'su) Col Needhamla karşılaşır. Film satışıyla da uğraştıklarından böyle bir database'in işlerine çok yaracağını belirtir. Gel zaman git zaman amazon.com ile imdb.com ortak haline gelir. Şu an amazon.com imdb'nin sahibi durumundadır. Site dünyanın en çok ziyaret edilenler listesinde ilk 20 içinde bulunmakla birlikte ortalama 3 milyon kullanıcı ve 1 milyona yakın filmin bulunduğu bir arşive sahiptir. Sitenin son yıllarda geçirdiği değişimle birlikte üyeler site içinde yer alan neredeyse her tür veriyi düzeltebiliyorlar. Wikipedia gibi oluşumların tersine burada bilgiler önce çalışanlar tarafından kontrol edilip ondan sonra düzeltme yapılmaktadır. Ayrıca forum sayfaları üzerinden filmler, oyuncular, yönetmenler, senaristler ve firmalar hakkında yorumlarda bulunmak da mümkün. Dünyanın en çok ziyaret edilen sitelerinden birisi olmasına bu haliyle pekâla şaşmamak gerekir. Gece gündüz uyumayan bir dev halinde şu anda imdb ve kullanımı tamamen ücretsiz halde (ücretli kısımla birlikte oyuncuların adresleri dahil birçok şeye ulaşmak mümkün fakat profesyonel olarak ilgilenmiyorsanız üye bile olmanıza gerek yok siteye).

2) sozluk.sourtimes.org
1999 senesinin şubat ayının 15'inde bir sevgiliye sevgililer günü armağanı olarak Sedat Kapanoğlu tarafından ortaya çıkartılmıştır. Ortaya çıktığı ilk zamanlarda bile Web 2.0'ın güzel bir örneği olduğu söylenebilir. Hatta bu iddiayı daha da ilerletip Web 2.0'ın Türkiye ve dünyadaki ilk örneklerinden birisi olduğunu söyleyebiliriz. Zira ortaya çıkışından beri tamamen kullanıcılar tarafından oluşturulan bir içeriğe sahip olan site, çizgisini kaybetmeden ilerlemeye devam etmektedir. Dünya üzerinde ziyaret edilen tüm siteler arasında ilk 1500 içinde yer aldığı tahmin edilmektedir (kaynakça pek güvenilir olmasa da alexa.com). Türkiye'de en çok ziyaret edilen siteler arasında ilk 50 içinde yer aldığı ise kesin bir bilgidir. Sitenin en çok eleştirilen yanlarından birisi üyeliklerin belirli zamanlarda bazen bazı şartlara bağlı olarak gerçekleştirilmesi olsa da bu ortamın bu kadar elle tutulur şeyler sunabilmesini sağlamaktadır. Şu anda üzerinde her sene alınan yazarlara kaçıncı sene alındılarsa o yılla ilgili olarak nesil denilmekte olup, çok az da olsa 9. nesil yazar alımı yapılmıştır. Bu yazarların moderatörlerin (sitenin içerik bekçileri) yakinimdir hamili kartı verdikleri neredeyse doğrulanmıştır. Hali hazırda normal yazar (suser) üyeliği almayan site dahil olabilmeniz adına oy verebilme ve bazı servislerinden yararlanabilme imkanı sunan "Okur" hesapları almanıza olanak sağlamaktadır. 10. Nesil yazarların bu Okurlar içinden alınacağı tahmin edilmektedir ve fakat ek$i sözlük sürprizlerin mekanı olduğundan bununla ilgili bir kesinlik mevcut değildir. Hele ki 6. nesil alımları sonrası yaşananlar gözönüne alınacak olursa altyapıyı sağlamadıkça toplu alım yapılmayacağı tahmin edilebilir. Belli de olmaz, hepimize bir sürpriz yapabilirler belki?

Sitenin ilginç yanlarından birisi de içinde yer alan yan-siteleri. (Daha evvel birçoğu mengus tarafından hazırlanmaktaydı bir sorun sonucu tüm eski dosyalar uçtuğundan kendi çabalarıyla bazı yazarlar tekrar bu güzel olayı hayata geçirdiler) Sub-etha olarak adlandırılan bu siteler şu an için şunlardır;
ek$i sozluk sub-etha network
(Yapımcı: compumaster)
Sourlemonade
; yazarlara özel olup, yazarların tüm entrylerini yedekleyebilmelerini sağlağan bir site. Size *.xml bir dosya içersinde o an yazılmış olarak bulunan entryleri vermektedir.
(Yapımcı: ssg)
Ek$i Sözlük Cpu Power; ek$i sözlük'ün işe yarama aparatı. Aids ve çeşitli konularda yapılan araştırmalara yardımcı olabilmek için resme veya buraya tıklayabilirsiniz. Yazar olmanıza gerek yoktur.
(Yapımcı: 6degreesunder & carmilla)
Limon; Yazarlara özel bir bölüm, zirve olarak tabir edilen her türlü etkinlikle ilgili bilgi alınabilecek bir yer. Buradan etkinlikler hakkında yorum yapabilir, resimlere bakabilir ve daha birçok şeyi yapabilirsiniz ve fakat başta belirttiğim gibi yazar olmanız gerekiyor bunu yapabilmek için.
(Yapımcı: tolginho, y3k & ed)
Ek$i sözlük birinci pazar ligi; Sözlük yazarlarına ve bazı ayrıcalıklı kişiye özel bölüm. ek$i sözlük yazarlarının kurmuş olduğu takımların yaptıkları maçların skorları ve daha birçok haberi buradan görüntüleyebilirsiniz. Dışarıdan gelen kullanıcılara da belirli bölümleri açıktır. Resme tıklayarak o sayfaya gidebilirsiniz.
(Yapımcı: malezya plantasyon tiki & atrin & djnr) (Şu anda kapalı durumda)
Ek$i Müze; bir süredir kapalı olan sözlükte durması sakıncalı veya silinmiş olan ama bir şekilde herkesin görmesi/görüp gülmesi gereken entrylerin yaşam mekanı. Yakın zamanda geri gelmesini beklemekteyiz.
(Yapımcı: thalamus)
Ek$ibition; Sadece yazarlara açık olan bir bölüm olup yazarların çekmiş oldukları resimleri veya tasarladıkları her tür şeyi sundukları yerdir. 1 sene olmadan resimlere tıklama sayısı bir milyonu geçmiş bir yerdir. Çok yerinde Ajax ve Css kullanımlarına sahip güzel bir site. Keşke dışarıdan da kullanıcılar görebilme şansına sahip olsaydı.
(Yapımcı: compumaster)
Ekşi duyuru; herkese açık bir müessese. Aklınıza takılan soruları sorabileceğiniz, elinizden çıkartmak istediğiniz şeyleri satabileceğiniz, yazarlardan yanıtlar alabileceğiniz güzel bir mekan. Tasarım olarak gayet sade ve güzel bir örnektir. Resme ve buraya tıklayarak siteye ulaşabilirsiniz.
(Yapımcı: disq & rotten)
Sourberry; Ek$i sözlük yazarları tarafından hazırlanan programlara sahip online radyo istasyonu. Herkese açık olması ve gayet kaliteli müzik sunmasıyla ilgi çekici bir yan-tam ürün. Resme veya buraya tıklayarak siteye erişebilir ve radyoyu dinlemeye başlayabilirsiniz.

3) wikipedia.org (tr.wikipedia.org)
15 Ocak 2001 tarihinde Larry Sanger ve Jimmy Wales tarafından kurulan bir internet sitesi. Hoş buraya sadece bir internet sitesi demek ayıp olabilir. Zira içersinde gerçekten ansiklopedik bilgiler içeren 3 milyon civarı bilgi bulunmaktadır. Wikipedia ismi, Hawaii dilindeki "wiki wiki" hızlı manasına gelen kelime ile, eski Yunanca da kapsamlı eğitim sistemi adına gelen Pedia kelimelerinin birleşiminden oluşturulmuştur. Şu an yönetimi

Wikipedia şu anda yüzlerce dilde (250), yüzbinlerce madde içeren bir bilgi yığını. Yılda ortalama 2 Milyon dolar masrafı olan bu oluşum tamamen ücretsiz olarak hizmet vermeye çalışan Wikipedia Project Kurumu tarafından idare edilmektedir. Senelik masraflarını kullanıcılarından bağışla toplamaya çalışmakta olup, geçtiğimiz sene bu seneye (2007) ait masrafların tamamını toplamışlardır (1,9M $ civarı).

Çoğu kurum, üniversite, teknik ve doğru bilgiye ihtiyacı olan kurumlar tarafından kullanılmakta olup, referans olarak belirtilebilmektedir. Web 2.0 'ın tüm marifetlerine sahip olan bu oluşum, tamamen kullanıcı bazlı sitelerin de en önemlilerindendir. Zira burada başkasının yazdıklarını da anında değiştirme (Edit) şansınız var. Diğer örneklerden onu ayıran en büyük etken de bu.

Yine Wikipedia Projesi Kurumu tarafından yürütülmekte olan onlarca yan projeden birisi ise dışarıya MediaWiki desteği de vermektedir.
WikiPedia'yı daha iyi anlayabilmek için şunu söylemek yeterli olur tahminimce. Evlerimizde bulunan 40 ciltlik Ansiklopediklerdeki bilgiler dahil, onlardan daha güncel ve daha çok şeyi sadece bir tık uzağımızda bizlere tamamen ücretsiz olarak sunmaktadırlar!

Aşağıdaki liste, 24 Nisan 2007 itibariyle 100,000 üzerinde maddesi olan Vikipedilerin listesidir.

  1. İngilizce (1,752,455)
  2. Almanca (571,605)
  3. Fransızca (487,833)
  4. Lehçe(polonya dili) (374,515)
  5. Japonca (359,505)
  6. Hollandaca (296,258)
  7. İtalyanca (283,085)
  8. Portekizce (255,936)
  9. İspanyolca (228,991)
  10. İsveçce (198,418)
  11. Rusça (171,608)
  12. Çince (124,995)
  13. Fince (110,700)
  14. Norveççe (109,900)
.. Türkçe (75,000+)

Daha ayrıntılı wikipedia bilgisi alabilmek için lütfen tıklayınız. Tüm Vikipedist dostlara emekleri için buradan da teşekkür ederim.


4) Blogger.com
1999 senesinde Pyra Labs tarafından oluşturulmuş ilk Blog servis sağlayıcısı ve şu anda bulunduğunuz ve bu yazıyı okuduğunuz yer.
Blog dediğimiz şeyi aslen tam olarak Weblog kelimesinden geliyor olup, Türkçesi Web Günlüğüdür. Tüm kişilere çok kolayca ve zahmetsizce kendilerini veya istedikleri herhangi bir şeyi anlatma imkanı tanıması vesilesiyle günümüzde en çok kullanılan servislerden birisi haline gelmiştir.
Bu gelişimin farkında olan Google Inc. 2003 Şubat'ında Pyra Inc.'i dolayısıyla Blogger.com'u fiyatı açıklanmayan bir bedele satın almıştır. 1 sene sonrasında Pyra Lab kurucusu Evan Williams Google Inc.'den ayrılmıştır. Daha sonraları Google'ın Picasa'yı satın alıp onun içindeki Hello özelliğiyle birlikte bu programı kuran kullanıcılarına direkt olarak Blogger'a resim ekleme gibi özellikler sunmuştur.

2006 senesinde tamamen marjinal değişikliklerle birlikte CSS olayına yeni boyut katan Blogger beta test yayınına başlamıştır. 2007'nin Şubatında test yayını sona ermiş ve tam olarak çalışmaya başlamıştır. Beta test yayınının bitmesi akabinde desteklenen diller onları bulmuştur. Bu dillerden birisi de Türkçe'dir. Blogger şu anda yardım sayfalarının bir bölümü hariç tamamen Türkçe arayüzle kullanılabilmektedir.

Kişisel web sitesi hazırlamayı bu kadar kolay hale getiren bu hizmetten ötürü dünyada ilk olmasının verdiği reklam payıyla birlikte (aynı zamanda Google'ın insanları yönlendirmesiyle) Dünya üzerindeki en çok yayım yapan ve tıklanan WebBlog servisi durumundadır.
Tahmini kullanıcı sayısının 2 milyonu aştığı tahmin edilmektedir. Günde ortalama 18 Milyon kere tıklandığı da bazı kaynaklarca verilmektedir.

5) Google bileşenleri
İnternet devi Google'ın sunduğu hizmetlerin çoğunu web 2.0 olarak nitelendirebiliriz. Zaten Web 2.0'ın ortaya çıkış sebeplerinden birisi de Google Inc. sayılabilir. Arama motorundan günümüzdeki haline geçene kadar eklediği servislerle İnternet olayına farklı bir boyut katan bu firmanın tüm hizmetlerini şu adresten görebilmek mümkün.

Bunların en önemlilerini kısaca özetleyecek olursak;

- Gmail:
İlk ortaya çıktığı zamana kadar mail kontrol etmek gayet normal bir aksiyonken, Gmaille birlikte Mailleri kontrol etmek aynı zamanda İnterneti kontrol etmek manasına geldi. İlk başlarda 1 Gb kota gibi o zamana çok nadir (az kullanıcılı) bir kotayla tüm müşterilerine hizmet vermeyi taahhüt ettiler. Daha sonraları hiç dolmayan bir Mail sunucusu haline geleceklerini söylediler. Şu anda 2,6 Gb dan büyük bir kota ile bizlere E-posta hizmeti vermekteler. Kota yazılan bir kodla her saniye artmakta olup bu artış hızı günümüzde bir miktar düşmüş olsa da hızlı, kolay ve anlaşılır arayüzü ise çok fazla şey sunmakta. En büyük artılarından birisi ise hiç kuşkusuz neredeyse her dilde hizmet verebilmesi ve diğer Google hizmetleriyle anında bağımtılandırılabilmesi.
Bir Gmail adresi alıp tüm google hizmetlerinden yararlanabilmeniz mümkün. Şu anda üye alımları açık durumdadır. (İlk açıldığında yalnızca davetiye sistemiyle üye kabulü yapmaktaydılar).

- Blogger (Bir üstteki maddede anlatılmıştır)

- Google Earth: Aslen web 2.0 'ın direkt olarak konusu olmasa da, çığır açan uygulamalardan birisi. Google Earth yine diğer birçok Google hizmeti gibi devşirme bir hizmet. İnternet üzerinden uydudan çekilen fotoğrafları kullanarak ülkeleri, şehirleri, semtleri, mahalleleri, caddeleri, sokakları ve hatta evleri görebilmenize olanak sağlayan bir sistem. Belirli hizmetleri ücretli olsa da normal bir kullanıcı için yeterli olabilecek kadarı tamamen ücretsizdir.

- YouTube: Devşirme bir Google hizmeti daha. 1,5 Milyar $ verilerek satın alınan sistem kullanıcılarına video yükleme şansı tanımakta. Belirli kurallar dahilinde her türlü videoyu tüm dünya ile paylaşabilme şansına sahipsiniz.

- Google Docs: İnternet üzerinde tüm belgelerinizi saklamak, yeni dökümanlar hazırlamak ister miydiniz? Hatta isterseniz Tablo hazırlayın (Excel) Bunların hepsi Google'ın bu hizmeti sayesinde mümkün. İnternet olan her yerden bu dosyalarınıza erişmek onları bilgisayarınıza indirmek. Zamanında hayal gibi görünen bu uygulama şimdi tüm internet kullanıcılarına açık vaziyette.

---

Daha bunlara bir çok ek yapabilmek mümkün. Genel olarak internet dediğimiz oluşum artık tüm insanlara açık ve kolayca kendinizi gösterebilme şansı tanıyor. İnternet ünlülerimiz bile var artık... Web 3.0 bizlere neler gösterecek hep beraber göreceğiz. Umarım Google tüm internete ambargo koymaz :)

5 Nisan 2007 Perşembe

Freehand' de Örnek Çalışma

İlk dersimizde freehand’e girişi anlatmıştık şimdi de örnek bir çalışma yapacağız. Elimizde bir tane aşağıda sol taraftaki gibi resmimiz var bu resmi sağ taraftaki gibi bir dairenin içinden nasıl geçirileceğini göstereceğiz.



İlk yapmamız gereken bir tane yeni belge açmak File > New Daha sonra File> Import resmizi seçip aç diyeceğiz ve sayfamıza gelip tıklayacağız. Yani resmimizi belgemize aktarıyoruz.


Resmimizi sayfamıza aktardık, şimdi sıra resmimizi sayfaya ortalamada Windows> Aling > Aling Po Page işaretle ve Apply’e bas, şimdi resmimiz sayfaya ortalandı.

Şimdi resmimize bir tane daire ekleyelim. Tools penceresinde daire simgesine tıklayacağız ve shift tuşuna basılı tutarak daireyi çizeceğiz. Daha sonra resmi keseceğiz Edit> Cut ve dairenin içine yapıştıracağız. Edit> Paste Contents diyeceğiz ve resmimiz bu şekli alacak. Sıra resmimizin enson halini çoğaltmaya geldi. Edit> Duplicate
Elimizde iki tane resim var. Sol tarafta ki resmimizi mouse yardımıyla sağ tarafa çekiyoruz ve sadece ayağı gözükecek şekle getiriyoruz ve resmimimiz seçili iken Ctrl+Shift+G' ye ( Modify> Ungroup ) basıyoruz. Daha sonra pen aracıyla seçili alanlara noktalar ekliyoruz ve ayağı resmimizin üstüne sürüklüyoruz.



En son olarak da iki resmi seçip birleştirmeyi gerçekleştirelim Ctrl+G (Modify> Groroup). Resmimizin en son hali sağ taraftaki gibidir.



Blog Listem